Sovyetler Birliği’nin gizli hava kuvvetleri üssünde, bugün bile bilim kurgu filmlerinden çıkmış gibi görünen ve zamanının çok ötesinde bir uçak projesi hayata geçirildi. VVA-14 adını alan uçan gemi, sıradan bir uçağın tüm sınırlarını zorlamak için tasarlanmıştı.
Ancak bu heyecan verici proje, pek çok zorluğa rağmen mühendislik dünyasında derin izler bırakacak olaya dönüştü.
Eksantrik bir vizyoner tarafından tasarlanan uçak, şimdiye kadar yapılmış en çok yönlü uçan makine olacaktı.
1960 yılına gelindiğinde Sovyet mühendis Robert Bartini, zamanının ötesinde düşünmesiyle ün kazanmıştı. İnsanoğlunun bildiği hemen her ulaşım aracının hızını, verimliliğini ve taşıma kapasitesini inceledikten sonra en çok yönlü ve verimli ulaşım aracının henüz inşa edilmemiş uçak türü olacağı sonucuna vardı.
Kendisi, yer etkisi adı verilen olgudan yararlanarak hava yastığı ve suyun üzerinde süzülen bir tür makine düşledi ve projeyi hayata geçirmeye karar verdi.
Normalde aşağıya ve kanatların etrafına doğru saptırılan hava, bunun yerine sıkıştırılarak çok daha yüksek bir hava basıncı cebi oluşturarak daha az sürtünme, daha fazla kaldırma ve yüksek verimlilik sağlıyordu.
Yani mümkün olduğunca hafif olacak şekilde tasarlanması gereken geleneksel uçakların aksine yer etkili makinelerin boyut ve kütleyi avantaj olarak kullanabileceği ve altlarındaki havayı sıkıştırmak için kullanabileceği anlamına geliyordu.
Bartini, yer etkisinin olağanüstü yeteneklere sahip uçakların geliştirilmesine olanak sağlayabileceğini teorize etti.
1962 yılında, dikey kalkış ve iniş için kaldırma jetlerini kullanarak; uçak benzeri hızları, bir helikopter gibi her yere gidebilme çok yönlülüğü ile birleştirecek konseptin ana hatlarını çizdi. 1960 yılına gelindiğinde VTOL uçakları gerçeğe dönüşmeye başlamıştı ancak pek de başarılı olamadı.
Dikey kalkış için gerekli olan kaldırma jetleri aşırı yakıt yakıyor ve uçağın menzilini ve performansını ciddi şekilde sınırlayan ağırlık ekliyordu. Bartini’nin tasarımı, dikey kalkış ve inişlerin verimsizliğini dengelemek için yer etkisi içinde uçmanın verimliliğini kullanacaktı.
Yani kendisinin planlarına göre her yere gidebilen bir makine olacaktı. Fikirlerini ölçekli modeller ve prototipler kullanarak test edecekti ancak olağanüstü makinesini inşa etmek için çok fazla kaynağa ihtiyacı olacaktı.
1961 yılında Sovyetler Birliği’nin karşı karşıya kaldığı stratejik tehdit, Bartini’nin VVA-14 konseptine sonunda hayat vermişti.
Amerikan denizaltılarının nükleer füzelerle donatılması ve uzun süre su altında kalabilmesi, Sovyetler için büyük tehditti. Bartini’nin uçağı, denizaltıları bulma ve etkisiz hâle getirme konusunda potansiyel çözüm sundu.
VVA-14, yer etkisinde uzun görevlerde uçacak şekilde optimize edildi. Böylece denizaltı karşıtı savaş makinesine dönüştü.
VVA-14’ün geliştirilmesi, teknik zorluklar ve kaynak eksikliği ile dolu bir yolculuktu.
Kaldırma jetleri ve şişirilebilir dubalar gibi önemli bileşenlerde yaşanan sorunlar, projenin ilerlemesini engelledi. 1974 yılına gelindiğinde, bu sorunlar henüz çözülmemişken Bartini hayata veda etti ve kısa süre sonra VVA-14 programı iptal edildi.
Bartini’nin yenilikçi düşünceleri ve yer etkisinin potansiyeline olan inancı, onu havacılık tarihinde unutulmaz figürü hâline getirdi. Nitekim kendisinden geriye, fütüristik planları kaldı.
Tarihin tozlu sayfaları arasında gezmeyi seviyorsanız aşağıdaki içeriklerimize göz atabilirsiniz: